Aslen Sivaslı olan ve 1959 yılında İstanbul’da doğan Engin Koç, gençlik yıllarında mankenliğe adım attı. 16 yaşında başladığı bu sektörde uzun yıllar podyumda boy gösteren Koç, sinema ve dizi dünyasında da çok sayıda projeye imza attı. Ailesiyle birlikte köy hayatını da yakından hissetmek için sık sık Hafik ilçesindeki Yeniköy’e uğrayan Koç, burada kendi yapımı ufak bir ev edinme arzusunu hayata geçirdi. “Hedefim 6 ay burada kalmak” diyerek köyde geçireceği zaman için planlarını özetledi ve akrabalık bağlarının güçlendiği bu yeni yuvasını kurdu.
İstanbul’un kalabalığından bunaldığını söyleyen Koç, şehirdeki enerjinin insanı yorduğunu belirtiyor. “İstanbul artık sakin, ruhları dinlendirecek yerlere ihtiyaç duyuyor” diye konuşan deneyimli oyuncu, köydeki mevsim değişimini ve tarımsal yaşamı adeta bir tabloya benzetti. Mevsimlerin değişimini gözlemlemek, yeşilin doruğundan sarıya geçişi izlemek onun için adeta bir ressamın tuvali gibi.
Geçmişine pişman olmadığını vurgulayan Koç, “Hata yapmaya geldik bu dünyaya” sözleriyle yaşam tecrübelerini paylaştı. Her yaşın kendine özgü değerleri olduğuna inanan sanatçı, geçmişinden dersler çıkarmanın bir zaruret olduğunu ifade etti. Yaşamın erbabı olma yolunda ilerlediğini belirten Koç, ‘öğrenmenin sonsuz yolculuğu’ temasını sık sık tekrarladı.
“MANKENLİĞİ DAHA ÇOK SEVDİM” ifadesiyle en çok tercih ettiği alanı açıklayan Koç, modellik kariyerinin onun dünya görüşünü açtığını söyledi. Yurt dışında da temsil edilmenin gururunu taşıyan sanatçı, bugünlerde ise sektörün mekanikleştiğine dikkat çekti ve duygunun azaldığını belirtti. Şu an projelere açık olduğunu dile getirirken, geçmişteki Yeşilçam döneminin zorluklarından da söz etti.
Koç’un eşi Pınar ve oğlu Burga ile köye yaptırdıkları ev, ailenin doğayla iç içe yaşama arzusunu simgeler nitelikte. Köy hayatı ve doğa ile olan yakın temasın, ailenin huzura kavuşmasında önemli bir rol oynadığını kaydeden aile, bu zamana kadar köyde geçirdikleri zaman dilimini yaklaşık olarak sevgiyle değerlendirdi.